Kalubela'dan söz etmiyorum..
Belakalu da demiyorum.. Bundan 20 sene önce 1 milyon ile, yani bugünün parasıyla 1 trilyon lira ile koca ilçe kurardınız.
"Trilyonluk adam" dendimiydi, akıllara Koç ve Sabancı Ailesi gelirdi.
Çok büyük, çok kallavi idi.. Bulunamaz, ulaşılamaz, rüyada görülemez, hayal dahi edilmez para sayılırdı adına 1 trilyon denen rakam.
......
Bugün durumun böyle olduğunu söyleyecek, ya da söylenmeye yeltenecek bir Allah kulu var mı?
-Yok.
Olabilir mi?
-Hayır.
Yeşilçam Sineması'nda siyah - beyaz filmlere konu olan, sarayvari evler, villalar, konaklar, hanlar, hamamlar, katlar, yatlar satın alabildiğiniz
1 trilyon lira ile bugün çocuğunuzu özel okullarda okutamıyorsunuz.
-Neredeeen nereye.
Hal böyleyken, "müfredat fukarası" Milli Eğitim Bakanlığı; "Okullarda kitap parası kesinlikle alınmayacaaaak.. Alanının canını yakarım" diye buyuruyor..
Buyruğu takan var mı?
-Yok.
İpleyen var mı?
-Yok.
Canı yanan var mı?
-Yok.
Canı yakılacak olanlara (!) bakan, duyan, gören var mı?
-Yok oğlu yok.
......
Giyim, kuşam, kitap, defter, kalem, silgi, çanta uçuyor,
sorumlar kaçıyor..
Bu "rezil noktada," Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine bakıyorsunuz;
"Adamlar sular seller kadar rahat anasını satayım."
Soran, soruşturan sorgulayan, hesaba çeken olmayınca;
"Hesabı ödeyen de, o hesabı çeken de yine veliler oluyor."
......
Tarlası, tahımı, bağı, bostanı yetmeyince, elindeki bastonunu satacak noktaya gelen fedakar, cefakar aileler çocuklarını güç bela okutuyor.
-Pekiiii güçlüklerle okuyan çocuklarımız mezun olduktan sonra iş buluyor mu?
-Emmisi, dayısı olanlar "buluyor," bulamayanlar ise, "Hamit Aga'ya çoban oluyor."
......
-Milli Eğitim Bakanlığı "müfredat, müfredat, müfredat" diyor da;
"Üfürüp attığını unutuyor."
O ne olacak?