Medyada, “Ya yandaş olacaksınız ya da yok olacaksınız” döneminin yaşandığını kaydeden Bulut,
muhalif kanallara verilen cezaların basın özgürlüğüne ağır bir müdahale olduğunu belirtti.
“RTÜK SANSÜR MEKANİZMASI OLDU”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kültür ve Turizm
Bakanlığı görüşmelerinde söz aldı. Bulut, şunları söyledi:
“RTÜK’ün bir önceki Başkanı Ebubekir Şahin RTÜK’ü her fırsatta demokrasiye ateş eden, sarayı
arkasına alarak her türlü kendisine ait olmayan kanunları bile kullanarak sansürü olağanlaştıran,
ekran karartmayı, susturmayı, cezalandırmayı bir yönetim biçimi hâline getirmiş, sosyal medyadan bir
siyasetçi gibi siyasetçilere laf yetiştiren bir kişilikle bu kurumu yönetti ama bu kurumun sonunda en
çok talep ettiği Bakanlığı da alamadı. Burada yapılan sadece ülkenin demokrasisine, ülkenin ifade
özgürlüğüne ve ülkenin basın özgürlüğüne yapılan müdahaledir. RTÜK, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu olması vesilesiyle tarafsız bir denetim yapmaktan sorumlu ama 2025 yılının yönetimine
baktığınızda, somut verilerde buranın bir denetim organı değil bir sansür mekanizması hâline
geldiğinde göreceğiz.
MUHALİF KANALLARA REKOR CEZA
1 Ocak-14 Kasım 2025 arası haber ve yorum programlarında tam 52 ceza verilmiş, 67 milyon 500 bin
lira ceza kesilmiş. Ceza kesilen kanallara baktığımızda, tesadüf değil bilakis, isteyerek sadece muhalif
kanallara verilmiş. Sözcü televizyonu 15 ceza almış, 14 defa idari para cezası, 13 program durdurma
ve on gün kapama cezası verilmiş. Tele1 keza aynı şekilde 15 ceza almış, yine beş gün yayın durdurma
aldı ama artık Tele1 artık bu cezalardan muaf hâle geldi çünkü penguen yayınlarına başladı. Halk TV
keza 14 ceza aldı, yine, on gün yayın durdurma cezası aldı, bu özellikle RTÜK açısından utanılası bir
cezadır. Bu dönemde on gün kapama cezası verilmesi, beş gün kapama cezası verilmesi, bu
cezalandırmanın çok ötesinde, bir sansürdür. Yine, geriye NOW, Flash TV -yine, Flash TV artık bu
cezalardan muaf geldi- diğeri de Meltem TV, 1 ceza almış.
“ELİ SOPALI DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZ”
Tüm bu idari cezalara bakıldığında, ilk 3 kanala 44 ceza verilmiş ve bu cezaların büyük çoğunluğu
haber ve yorum programlarına istinaden verilmiş ve bir başka bir cezalandırma yöntemi de Genel
Başkanımızın miting yaptığı konuşmalarda konuşma metinleri ceza unsurları olarak görülmüş. Tüm
bunlar yaşanırken, yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Kasıma ilişkin bir anma
toplantısında şu ifadeyi kullanıyor: “Eli sopalı düşünce özgürlüğü olmaz.” Şimdi, bu kadar ceza verilen
bir dönemde Cumhurbaşkanının bir ifadesinden bir sonuç çıkartmak lazım. “Eli sopalı düşünce
özgürlüğü olmaz.” O zaman bu cezalar niye veriliyor? Buna baktığımızda, verilen cezalar, yine,
Cumhurbaşkanının söylediği bir yerden, bir noktadan verilmiş oluyor “Atatürk’e farklı bakanlar
olabilir.” diyor yani “Atatürk’e farklı bakanların içerisinde de ceza verme olasılığımız yok.” diyor ama
kendisine bir eleştiri yapanların mutlaka cezalandırılması gerektiğini ifade ediyor. Sadece kendi
döneminde 50 binin üzerinde davası var Sayın Cumhurbaşkanının. Cumhurbaşkanına eleştiride
bulunanların yeri cezaevi olmuş; örneğin, Fatih Altaylı. Fatih Altaylı’nın söylediğinde ne suç var? Ne
kendisi ne bir başka hukukçu buradan nasıl bir ceza verileceğini resmen ifade edemiyorlar ama Fatih
Altaylı şu anda cezaevinde yani “Bana farklı bakınca ceza ama Atatürk’e yan bakınca herhangi bir ceza
verilmeyebilir.”
LİSANS İPTALİ TEHDİDİ
Bu kanallara sadece ceza verilmekle kalmıyor, lisans iptali tehlikesi de yine bu dönem içerisinde var.
Örneğin, Sözcü TV ve Halk TV şayet bir tane daha denetim ve sansür özelliğinde bir ceza alırsa lisansı
iptal edilecek, son bir ceza alma şansı kalmış durumda. Daha önceden yine ceza alan KRT ve Flash
Haber’e baktığınızda artık ceza listesinden çıkmış durumda. Sebebi de bu kanalların ya satılmış olması
ya da TMSF’ye devredilmiş olması. Yani buradan şunu anlayabiliyoruz: Ya yandaş olacaksınız ya da yok
olacaksınız. Burada saray medyası olanların dışında bir de TMSF aracılığıyla bir medya grubu
oluşturulmuş ve bu medya grubunun patronu da Sayın Cumhurbaşkanı. Tele1’e atanan kayyum
meselesinde hepiniz yakinen gördünüz TMSF aracılığıyla. Burada konu Merdan Yanardağ idi. Casusluk
suçlamasıyla soruşturma açıldı. Soruşturma açıldığında ve gözaltına alındığında daha ifade alınmadan
Tele1’i kayyum atandı. Tüm bunlara baktığınızda, muhalefet yapan hiçbir kanal neredeyse
kalmıyorken, birkaç kanal kalmış iken sadece Cumhurbaşkanının yani sarayın kontrolünde Tele1,
Habertürk, Show TV, HT Spor, EKOTÜRK, Flash Haber gibi kanallar resmen bir medya imparatorluğu
kurmuş durumda. Sanırım sarayın havuz medyası yetmiyor, bir de bunları kendi iktidarının
savunucusu hâline getirmiş durumda. Açıkçası sarayın iki dudağı arasına sıkıştırılmış bir basın
özgürlüğünü yaşıyoruz.
TRT’YE 10 KASIM TEPKİSİ
RTÜK Başkanı, “Millî ve manevi değerlerimizi korumak adına tüm imkânlarla çalışmaya devam
edeceğiz.” diyor yani millîliğe ve manevi değerlere ne kadar önem verdiğini ifade ediyor. Bir kamu
kuruluşu olan TRT’den örnek vereyim: TRT, 10 Kasım günü, yine burada göreceğiniz üzere, Alişan ile
Hayata Gülümse programında horonlar eşliğinde halaylar çekiliyor. Bu programın olduğu gün 10
Kasım. 10 Kasım, resmî olarak millî yas ilan edildiği gündür. 10 Kasım’da ulusal kurucusuna duyarlılığı,
saygısı, minnettarlığı beklenirken devlet kurumu olan TRT bunun aksine horonlarla şenlik havasında
bugünü geçirmiştir. Ölen Suudi Kral olsaydı Halk TV ve Sözcü TV bir eğlence programı yapsaydı acaba
ne tür bir ceza alırdı? Burada yapılanlar hem Atatürk’e haksızlık hem saygısızlık hem de bir
ahlaksızlıktır. TRT’nin özellikle, kamu kuruluşunun bizlerden aldığı vergiyle kurucu değerlerimize
böylesi bir ahlaksızlık yapmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Peki, burada size hiç görev
düşmüyor mu? Sadece ve sadece kurumunuz Sözcü TV ve Halk TV’yi mi izliyor? Kanalınızda acaba bir
defa TRT 1 tuşuna RTÜK sadece eleştirdiğimiz kanalları cezalandırmakla görevli değildir.
“TELE1’İ KAPATTINIZ, TELE2 GELDİ”
Burada özellikle Tele 1 üzerinden söylüyorum: Tarih boyunca hiçbir iktidar gerçeği sonsuza kadar
susturamadı. Tele 1’i kapattınız şimdi tele 2 var, onu da kapatırsanız tele 3 gelecek. RTÜK’ün görevi
susturmak değildir korumaktır; basının görevi de halka gerçekleri sunmaktır.”