Şimdi nasılız?
Sinik, silik, pısırık, umutsuz ve ümitsiz.
Nedeni ne?
Neden bu hale geldik?
Anlatayım;
-Bundan 20 yıl önce Türkiye'nin büyük illerinde yaşayanlar bayramlarda, seyranlarda, yaz aylarında ya da mecbur kaldıkları zamanlarda ailecek otobüslere doluşup, köylerine rahatlıkla gidiyor sevenleriyle hasret giderebiliyorlardı..
-Durum bugün öyle mi?
-Yok babam.
-Öyle diyebilecek bir babayiğit var mı?
-Yok ağam.
-Çıkar mı?
-Yok kirvem.
Bugün bırakın ailecek gitmeyi, kimin gideceğini belirlemek için aralarında "azametli kurra" çekiyorlar.. Kimin adı çıkarsa; "O da gi-de-mi-yor."
Çünkü vicdanı el vermiyor; "Otobüse vereceğim para ile evimizin avlusunu, avlu duvarını, sıvasını, badanasını, bandanasını, boyasını yaptırır, kalan para ile kardeşlerime harçlık dağıtır, anama pazen elbise, babama da 5 çift kundura alırım" diyor..
"Neredeeeeeeen nereye"
-Öyle mi?
-Muz'a yaklaşılamıyor.
-Elma el yakıyor.
-Armut'u görebilene aşk olsun..
-Kiraz vatandaşı keriz yerine koyuyor..
-Vişne atta'ya gitmiş..
-Çilek deli tay misali..
Velhasıl-ı kelam, fiyat soran inim inim inliyor, esnaf sinek kişeliyor.
......
Hava atmaktan, caka satmaktan öte bir OT' a yaramayanlara hatırlatayım..
-Bundan 20 yıl önce pazara giden vatandaş, cebindeki paranın 4'te biri ile "el arabasını" dolduracak meyve sebze alabiliyordu..
Kasaba gittiğinde, "koyunun budunu kes hele" diyebiliyordu..
Bugün 150 gram dahi alamıyor..
"Neredeeeeeeeen nereye"
Öyle mi?
Alamanya bizi kıskanıyor
-Öyle mi?
Ekonomide müreffeh ilerlemeler kaydediyormuşuz.
-Öyle mi?
Gerçekler ortada beyler.
Hadi çıkın bu gerçeklere de; "Neredeeeeeen nereye" deyin de görelim bakalım.
Bek-li-yo-rum, bek-li-yo-ruz, bek-li-yor-lar.