Adını bilmediğim, soy adını hiç bilmediğim, ne için orada oldugunu hiç mi hiç bilmediğim diyanetin başındaki zat sonunda çekip gitti.

-Hayatım boyunca bu kadar mutlu olduğumu sevindiğimi hatırlıyorsam; "Allah bin değil, bir milyon kez belamı versin."

Adını bilmediğim, soyadını hiç hiç bilmediğim, orada neden var oldugunu hiç mi hiç bilmediğim bu zatın gidişine üzülenler, üzülmeyenlerin yanında inanın DEVE'de KULAK kadar güdük kalır.

Bu gerçeği bilin ve unutmayın isterim.

Çünkü bu konu çok önemlidir

Çünkü bu konu çok özeldir.

Ve çünkü bu konu tarih sayfalarında "bilinmeyen zat" olarak yerini alacaktır.

Diyanetin en tepesinde ol;

"Tuzu kurular cenahını oluşturan kesim hariç, kimseye, hiçkimseye katkıda bulunmadan çek git."

Bu noktada;

"Oh iyi oldu" diyen olacaktır.

"Ohh ohhhh çok iyi oldu" diyenler de; "Olacak oğlu olacaktır."

Bütçesi, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine "bin basan" bir kurumun başındaki kişi, büyük sorumluluk altında olduğunu "adını bildiği gibi" bilmek zorundadır.

Diyanetin başından giden bu zat için böyle bir durum sözkonusu mu?

-Değil.

Kendisi ve yedi sulalesi hariç, başkalarına bir hayrının olduğu söylenebilir mi?

-Söylenemez.

Akıllara kazınan, alkışlanan, "helal olsun" denecek bir atağı olmuş mu?

-Olmamış.

Hepsinden önemlisi, bu zat döneminde Hacca 9 bin kez değil, 99 milyon kez giden "gözaçık müptezeller" oldu mu?

-Oldu.

Burada "kul hakkı" yok mu?

-Var.

Şimdi Allah için söyleyin;

-Yüce yaradan "Kul hakkına girenleri affetmem" demişse...

-Adını bilmediğim, soy adını hiç bilmediğim, bulunduğu makamda ne işe yaradığını hiç mi hiç bilmediğim bu zatı ben, biz, bizler neden affedelim?

-Neden sevelim?

-Neden kaale alalım?

-Ve... Neden inalalım?

Son sözüm :

-Kelamlarımdan ne demek istediğimi anlayanlar, anlamayan, anlamak istemeyenlere ne anladıklarını anlatırsa;

"Yeme de yanında yat" tadında olur.